Hikayemiz, 1312 yılında prens Musa Keita'nın Mali İmparatorluğunun başına geçmesiyle başlıyor. Mali imparatorluğu, Afrika'nın batısında, önemli ticaret yolları üzerinde olan bir imparatorluktu. Bu bölgede imparatorluğa ait altın ve bakır madenleri ile o zamanlarda neredeyse altın kadar değerli olan tuz kaynakları bulunmaktaydı. Dünyada üretilen altın ve tuzun yarısından fazlası Mali İmparatorluğunda üretiliyordu.

O yıllarda Avrupa, savaş, kıtlık ve salgınlarla uğraşırken, İslam dünyası en parlak dönemini yaşamaktaydı. Başa geçen Musa Keita'nın yaptığı ilk iş, imparatorluğun sınırlarını genişletmek oldu. Böylece önemli ticaret merkezleri imparatorluk toprağına katıldı. Timbuktu'ya yaptırdığı üniversite, kütüphane ve ticaret merkezleri sayesinde bu şehir, eğitim, ticaret, kültür ve İslam'ın merkez şehri konumuna geldi. Ayrıca İspanya'dan mimarlar getirterek önemli yapılar inşaa ettirdi. Aşağıdaki resimde, Sultan Musa'nın yaptırdığı, Endülüs mimarisinin bir örneği olan ve bugün hala cami olarak kullanılan Djinguereber Camisi'ni görebilirsiniz.

Sultan Musa 1324 yılında Hac görevi için Mekke'ye gitmiştir. Bu yolculuk gerçek anlamda dillere destan bir yolculuk olmuştur. Bazı kaynaklara göre yolculuk için Sultan'a 60 bin kişi (sivil, asker, hizmetkar ve köle) eşlik etmiş ve her kişi yaklaşık olarak 1.8 kilogram altın taşımıştır. Ayrıca yolculukta sadece altın taşımak için at ve develer de kullanılmıştır. Kervandaki at ve develeri saymazsak sadece insanların taşıdığı altın miktarı 108 Tondur.

60 bin x 1.8 kilogram = 108 bin kilogram = 108 Ton Altın

Sultan Musa, bir yıl süren yolcuğu esnasında uğradığı şehirlerde çok miktarda hediyelik eşya satın almış ve camiler yaptırmıştır. Harcadığı altının miktarı o kadar fazladır ki, bu şehirlerdeki altın piyasası alt üst olmuş ve özellikle Kahire, Mekke ve Medine'de enflasyon aniden artmıştır. Kaynaklara göre Sultan Musa'nın serveti, 400 milyar dolara karşılık gelmektedir. "Kralların Kralı", "Mali'nin Emiri", "Wangara Madenlerinin Efendisi" ve "Gana'nın Fatihi" gibi pek çok ünvana sahip olan Sultan Musa'nın zenginliği, Hac yolculuğu sayesinde bütün dünya tarafından duyulmuştur. Bu yüzden o yıllarda çizilen bazı harita ve atlaslarda, Sultan Musa da gösterilmektedir.